Wednesday, February 1, 2012

Travel Diaries ; Venice Photo Diary ;) part 2


..Venedik resimlerinin birinci kısmına teknik bir sorundan ötürü yazı ekleyememiştim bu yüzden Venedik notları bu ikinci kısıma kaldı;) Milano'dan bahsederken ilk gördüğünüz anda nefesinizi kesen italyan sehirlerinden biri degil demiştim ya işte Venedik o ilk anda nefesinizi kesenlerden ;)) okadar guzel ki tren istasyonundan çıkar çıkmaz gördüğünüz resmin içinde donup kalmak istiyorsunuz..Kesinlikle başka bir dünya gibi,hani klişe bir deyimle masal gibi derler ya aynen öyle -ki bu benim ilk gün sokaga çıkarken romantik bir beyaz elbise seçip kafama taç takma eylemimin altında ki ruh halini açıklıyor sanırım;)-bkz part 1 ;))- sonuçda tatiller gündelik hayatın sıkıcı rutininden kurtulmak için en güzel fırsat olduğuna göre kafama taç takıp gezmemde de bi sakınca yoktur diye düşünüyorum ;) hatta bidaha ki gidisimde o kocaman festival kıyafetlerinden birini giyip sokaklarda öyle dolasmayı planlıyorum;))


Venedik'de yapılacak en iyi sey bol bol yürümek 400'den fazla köprünün oldugu bu sehirde köprüleri takip edip sehirde kaybolmak en güzeli ki zaten elinizde bir haritayla dolaşsanız bile kesınlikle en az bir kere kayboluyorsunuz ama ne onemi var ;))ilk iki gün bol bol kahve arası vererek sehir merkezındeki her yeri gezdik sanırım hatta o 400 köprünün yarısından fazlasının üstünden geçmişizdir diye düsünüyorum ;))herşey okadar güzel gözüküyor ki yorgunluk belirtisi hissetmiyor insan -en azından gece yatana kadar!!.Görülmesi gereken yerler faslı,alışveriş ve gondol keyfini 3.güne bıraktık, cok klasik olacak ama o gondel keyfini yapmadan venedık eksık kalırdı ,gondola binerken yanımıza aldığımız bir şişe tekilayla durum daha da renklendi ;) Aslında insanlar gondola binerken çoğunlukla şampanyayı tercih ediyorlarmış, yarım saat boyunca ellerinde kadehler uzun uzun birbirine bakıyorlar diye anlattı İgor neyseki biz bol bol shot yapıp gülme krizine girenlerdeniz ;)zaten İgor tekilamıza ortak olduktan sonra sık sık sizi çok sevdim gibilerinden yarı italyanca yarı ingilizce bişeyler söyleyip durdu ;)-haa bu arada anladığınız üzere İgor bizim gondolcumuz oluyor ama yaptığı 4 hızlı shottan sonra kırk yıllık ahbap gibi olduk kendisiyle ;)benim eksik italyancam onun yok denecek ingilizcesine ragmen 10 dakikada tüm hikayesini öğrendik neredeyse hatta gondollo evinin önünden bile gecirdi bizi,yani artık arkadas olduğumuzdan dolayı ben kendisine adıyla sesleniyorum ;))çok keyifli bi yarım saat oldu dogrusu, gayet ayık kafayla bindiğimiz gondoldan çakırkeyf olarak inmek günün geri kalanını daha da guzel bir hale getirdi ;))gondoldan iner inmez yolumuz maskelerin satıldığı caddeye düştü tesadüfen ve bizde hediye getirceğimiz maskeleri seçmeye koyulduk ne kadar sürdü hiç bilmiyorum ama son mağzadan elimde poşetler ve yüzümde bi maskeyle çıktığımı hatırlıyorum en son ;) o kafayla maskeler arasındaki komik hallerimize hiç girmiyorum bile ;) ..Venedik gecelerine gelince bu şehrin geceleri gercekten de korkutucu bence! ;) bir kere cok karanlık,kopkoyu sular,heryerde simsiyah gondollar,avrupadaki büyük veba salgınına kadar rengarenk olan bu gondollar salgında sehrin nerdeyse ölen üçte ikisini taşırken siyaha boyanmış ve bir dahada renkleri değiştirilmemiş işte gece olduğunda gün ışığinda gayet romantik görünen bu gondollar hikayeleriyle birlikte gayet dramatik gözükmeye başlıyorlar gözünüze,bu manzaraya uzun uzun bakınca başka bir zaman diliminde gibi hissediyor insan.. Biz geceleri de bu etkileyici karanlığın içinde bol bol yürümeyi seçtik,-okadar ki hergece ortalama 2000 kalori falan olan lazanyalardan ve tatlılardan yememe ragmen tatilden kilo almadan döndüm,artık yürüdüğüm yolu siz düşünün- 4 gece boyunca otele dönmeden önceki son durak ise otelimizin yanındakı Hard Rock Cafe oldu ,bu kadar ortaçağ romantizminden sonra normal halimize dönmek gerek diye düşündük sanırım ;)Günün ilk ve son kahvesini odanın balkonunda etrafı seyrederek içmek de 4 günlük yeni alışkanlığımdı,kahvelerin tadı ikiye katlandı sanki ama hala gezidiğim yerler arasında ki en güzel kahvelerin Roma'da içtiklerim olduğunu düşünüyorum Milano'yu da listenin 2.sırasına koyabiliriz sanırım!

Tatili planladıgımız ilk günden beri benim en çok istediğim sey kaldıgımız süre içerisinde çok kısa bir süre de olsa yagmur yagmasaydı çünkü venedık'de ki en güzel anın yağmur yagdıgı zaman yaşandığı söylenir.Ben artık tam ümidi kesmiştim ki 4.günümüz de oldukça kapalı bir havaya uyandık ve aksama dogru deli gibi yağmur yağmaya basladı ;))hemde ne yağmak ertesi sabaha kadar durmadı resmen -ki hala bunun evrenin bana bir torpili oldugunu düşünüyorum ;)-ve dedikleri dogruymus yağmur yağdıgında sehrin guzelliği anlatılamaz boyutta özellikle de San Marco meydanı, o yagmura ragmen akşam meydandaki caz konseri de iptal olmadı, bütün gece yağmur altında müzik dinledik ve sonra son kez sehir turumuzu yaptık, sanırım geçirdiğim en güzel gecelerden biriydi.. Ertesİ sabah Barselona ucagına yetişmek için yola düştüğümüzde neredeyse uçaga binene kadar hiç durmadan hapşırdım ve o kadar üşüdüm ki önüme cıkan ilk magzadan sattıkları en kalın ceketi satın aldım ;) ama uçaktan inmeme kısa bir süre kala tüm o grip belirtilerim tuhaf şekilde kaybolup gitti. Barselona'da gececek harika bir hafta için vucut ayarlarımın hepsini psikolojik olarak yeniden ayarlamış olabilirim ;)) yada evren bana 2.bir torpil de geçmiş olabilir bilemiyorum ;)... sim



venedikdeki 2.günümüzden en sevdiğim 2 kare..neden bilmiyorum bunları ilk kısımda paylaşmayı atlamışım..

No comments:

Post a Comment

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...